Nerde o eski bayramlar Nerde o eski sohbetler Nerde o eski yıllar…. Bu sözcükleri son zamanlarda sıklıkla duyduğunuza eminim. El alem Mars’a koloni nasıl kurarız, nasıl daha refah ve huzur içinde yaşar, kaynakları zenginleştiririz, çocuklarımıza nasıl daha iyi bir yaşam sağlarız diye kafa patlatırken, biz eskilerin özlemi içinde yanıp kavruluyoruz. Sofraların ne tadı kaldı, ne tuzu. Vatandaş birbirinden kaçar oldu. Apartmanda yaşayan kapı komşusunu tanımıyor. Millet başıma bir iş gelecek korkusuyla yolda düşeni kaldırmaz oldu. Esnaf borç harç içinde günü kurtarmaya çalışıyor, emekli ay sonunu görebilirse borçsuz haline şükrediyor, memur olan kirasını, elektriğini, suyunu, doğal gazını, taksitlerini ödedikten sonra elinde kalanla idare etmeye çalışıyor. İşçi her gün işten atılma korkusuyla, patron gece gündüz çalışacaksın dese, evine gitmeyecek. Borçlu olmayan çiftçi yok, tarlada ürünü para etmiyor. Diyelim sattı ürününü Ne ilacına, ne mazotuna, ne de emeğine değiyor. Tarlasını, traktörünü satan satana. Elin yabancısı durur mu? Nerede en verimli topraklar var satın aldılar. Bir zamanların en verimli toprakları olan Harran Ovası'ndan başlayın Edirne, Çanakkale, Niğde, Konya, İzmir... say say bitmiyor. Dönüm dönüm aldılar. Biz seyretmeye devam ediyoruz. İçe dönelim... Aile içi geçimsizlikler öylesine arttı ki, kimsenin kimseye tahammülü kalmadı. Adliyelerde Aile Mahkemelerinin önü dolu. Biliyorum, turistik bir seyahat değil ama yolunuz düşerse bir bakın. Şaşkınlığa uğrayacağınıza eminim. Hakimler yoğunluktan, otomatiğe bağlamış. Boşanmaların sayısı, evliliklerin sayısını misliyle katladı. En korkunç olanı şimdi geliyor: Uyuşturucu. Maalesef aldı başını gitti. Emniyet var gücüyle çalışıyor ama hangi birine yetişecek. Tarlada mantar gibi çıkıyor. Yolda on araba çevrin, yarısının içinden uyuşturucu çıkıyor. Eskiden en akla hayale gelmez yerlere zulalanırdı, şimdi aç torpido kapağını karşında. Özellikle sentetik uyuşturucuların çeşitliliği, ucuz maliyetli oluşu hızla artmasına neden oldu. Eskiden Afganistan, İran üzerinden taşınan uyuşturucu o bölgelerde yaşanan siyasi değişimler ve maliyetlerin artması sonucu yerini sentetik uyuşturuculara bıraktı. Böyle olunca iki tane kimyasalla karıştıran hap haline getirip piyasaya sürüyor. Gencecik bedenler geri döndürülemez halde. Aileler çocuklarını kurtarma çabasında ama nafile. On dört, on beş yaşında çocuklar ceplerinde bu sentetik uyuşturucularla dolaşıyor. Gördüklerimi burada anlatmaya kalksam, okuduğunuzda günlerce etkisinden kurtulamazsınız. Kadına yönelik şiddetin önü alınamaz boyutta. Kadına yönelik cinayet haberiyle uyanır olduk. Kadınlar sokağa çıkmaya korkar oldu. Kapı çalınsa açmaya korkar oldu insanlar. Fuhuş durumunu ise ne siz sorun ne ben söyleyeyim. O konuya girip moralinizi daha fazla bozmak istemiyorum. Ülkede çok fena kutuplaşma var. Maliye nereden para bulacağım derdine düşmüş. Kurumlara güven kalmamış. Kızılay yardım kuruluşu, orda bile yolsuzluklar almış yürümüş. Bunlar yetmiyormuş gibi bir de tüm dünyayı saran corona çıktı ortaya. Kuraklığı da buna ekledik. Eski kışları, lapa lapa yağan karları özledik. Biraz kar yağdı milletçe sevinç gözyaşları döker duruma geldik. Siyasilerin bitmek bilmeyen kavgaları, milleti bıktırdı.. En az izlenen programlar haber programları oldu. Gündemi takip edenlerin yaş ortalaması 65’in üstü. Genç nesil ülkemizi geçtim, dünyada olup bitenden haberi yok. Genç arkadaşlara sorun, size sosyal medyada ne olmuş, hangi dizide kim kiminle ne yapmış saatlerce anlatsın. Hukuk, adalet mi ? Onu henüz arıyoruz. Eskilere özlemle başladık, Cem Karaca’nın sözleriyle bitirelim: Bindik bi' alamete gedeyoz gıyamete Bindik bi' alamete gedeyoz gıyamete Yol dediğin yol gibi Ulaşmalı bir yere Biz dön baba dönelim Geliyoz aynı yere Bu döngü kısır döngü Başı var da sonu yok Dönüyom dönemiyom Sonunda bir cıgış yok.