Bugün de yenildim kendime biliyor musun? Düşünmemem gereken onca şeyi bütün gün gün taşıdım aklımda. Ve yine en başa her şeyin en başına döndüm: ait olmayı çok istediğim ama bir türlü ait olamadığım yere. İşte o yüzden duvarlarım var benim. Mademki ben kimsenin duvarlarını geçemedim kimse de benim duvarımı geçemesin. Zaten insanlara duvarlar örmezseniz hep işgal altında kalır hep yenilgilerle sınanırsınız. Hayatın kendisi bu oyun üzerine kurulmuş. Yenil, yenil hep yenil.
Birçok insandan duyabileceğiniz yenilmek, duvarlar örmek, artık kimseye güvenmemek gibi dilimize pelesenk olmuş bu kalıplar… Gerçeğimizi ne kadar yansıtıyor? Hayata kalıplarımızla baktığımızda ne kazanıp ne kaybediyoruz?
Sizin ilişkilerle ilgili kararlarınız önce ailede şekillenir. Daha sizin aklınız böyle şeylere çok uzakken bile farkında olmadan anne babamızı gözleriz. Birbirlerine nasıl davrandıklarına bakarız. Sevgi dolu bir ilişki içindelerse kendimizi iyi hissederiz. Sorunlarını nasıl çözdüklerine şahit oluruz. Uzatıyorlar mı, konuşuyorlar mı? Evde gergin bir hava var mı ona bakarız. Sorunları hallederek ilerliyorlarsa bundan da bir çıkarım yaparız kendimizce. Bilinçli değildir bu çıkarımlar ama sonraki hayatımızda fark ederiz ne olduğunu. Aile dinamikleri dediğimiz tam da budur. Ailede neyi normal kabul ettiğiniz.
Buraya kadar bir sorun yok. Ama bunun tam tersi yaşanıyorsa ailenizde dinamiklerinizin içine alacağınız da ona göre olur. Sürekli kavganın, tartışmanın olduğu bir evde büyüdüyseniz ne hissettiğinizi hatırlayın. Huzursuzluğunuzu, gerginliğinizi. O eksiklik duygusunu. Aileniz kavga edip edip sonra hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlarsa burada elde edeceğiniz nedir: halının altına süpürmek. Çözmek zorunda olmadan da bir ilişkinin içinde olacağınızı normalleştirirsiniz. Çünkü gördüğünüz, hiçbir şey değişmese de devam edilebileceğidir. Saygının olmadığı bir ebeveyn ilişkisi gözlemliyorsanız siz de bundan nasibinizi alırsınız. Saygı olmadan da bir ilişkinin yürüyebileceğini içselleştirirsiniz. Bunun devamında değersizlik gelir. Kendinizi değerli hissetmediğiniz bir dinamik içinde hem şikayet eder hem de küçüklüğünüzde bunu içselleştirdiğiniz için bildiğim budur diyerek yolunuza devam edersiniz.
Şiddetin olduğu bir evde büyüdüyseniz, ne kadar korksanız da, bu durumdan nefret etseniz de içselleştirdiğiniz kalıbınızın bu olma ihtimali yüksektir. İletişim dilinizi böyle şekillendirme olasılığıyla karşı karşıya kalabilirsiniz. Hayatımızdaki hiçbir dönem çocuklukta verdiğimiz karar dönemleri kadar keskin değildir. Özümüzün çocuklukta şekillendiği düşünülürse bu durum daha da anlaşılacaktır.
İşte farkında olmadan küçüklüğümüzden itibaren duvarlar örmeye başlarız. Ben artık kimseye güvenmeyeceğim, deriz. Farkında olmadığımız şey, zaten örselenmiş bir güven duygusuna sahip olduğumuzdur. Bu yüzden de ilk yanılgıda ait olduğumuz o güvensizlik duygusuna geri döneriz. Hatta denemeye devam ettikçe hep aynın sonuçları elde eder. Ben böyle davranmakta çok haklıyım, çıkarımıyla ilerleriz. Oysa sizin yaydığınız enerji ve davranış modeli sonucunda sizin güveninizi zedeleyecek insanlar girer hayatınıza.
Sağlıklı bir içsel durum kurabilen insanlar ne yapar? Genellemeler yerine durumu kendi içinde değerlendirmeye tabi tutar. Sorgulamaları sonucunda ilişki kuracağı yeni kişilerle ilgili kriterler belirler ve öyle ilerler.
Hayatımıza hep aynı tip insanları çekiyorsak öncelikle kendi iç dinamiklerimizi fark etmeli ve bir çözüm sürecine girmeliyiz. Peki genelleme yaparsak ne oluyor? Belki de ilgimizi ve sevgimizi hak edecek bir insan, yanımızdan geçip gidiyor biz ona şans vermediğimiz için.
Kendimizce huzurlu ve mutlu doyumlu bir hayat yaşamak ve doğru insanlarla birlikte olmak, öncelikle kendi iç dünyamızın farkına varmakla başlar. Başkalarını düzeltmeye çalışmak yerine kendi iç düzenimizi düzeltmek daha doğrudur. Genellemeler yapmak yerine farkındalıklı bir bakış açısı ile değerlendirmek daha iyidir. O zaman gerçekten de istediğimiz hayata sahip olabiliriz. Yaşamınızın pişmanlıklarla geçmesine izin vermeyin.