Sevgili okurlar; Ege denizinde meydana gelen deprem, İzmir’de büyük bir faciaya yol açtı. Koca koca binalar, gözlerimizin önünde toz gibi dağıldı. Enkazın altından minicik çocuklar çıkartılırken gözyaşları sel olup aktı. Olay yerinde bulunan televizyon muhabirleri kurtarma çalışmalarını izlerken duygulanıp gözyaşları içinde yaşananları aktardı. Yaşananlar; tarih boyunca birçok kez yıkıcı depreme sahne olan Antalya’mıza da gözlerin çevrilmesine neden oldu.Antalya’da geçmişte yıkıcı depremlerin olduğunu nereden anlıyoruz? Antik şehirlerden. Tarihi yazıtlardan. Mimari tekniklerden.Örneğin Kekova’daki batık şehir meydana gelen bir depremin sonucudur. Örneğin Kaleiçi’ndeki taş evlerin duvarlarına bakıldığında belli noktalarda ahşap hatılların kullanıldığı görülmektedir. Bu ahşap malzeme binaya estetik bir görünüm katmak için değil; olası depremlerde binaya esneklik kazandırmak amacıyla kullanılmıştır.Bugüne geldiğimizde; Depremlerden ders alarak inşa edilen; mühendislik harikası eski yapılarımızdan ilham almak bir yana bunların restorasyonlarını bile doğru dürüst beceremiyoruz.Karain Mağarası'ndan başlayarak 500 bin yıllık bir geçmişi olan Antalya’da özellikle son 50 yıldır büyük bir değişim yaşanıyor. 1970’li yıllara kadar Antalya’da bir tane bile apartman yoktu.Şimdi on binlerce bina var. Peki bunların durumu nasıl?Bilen yok. Ama; Yakın geçmişte sıfır şiddetindeki sarsıntıya bile dayanamayıp çatır çatır çatırdayanlar oldu. Örneğin Kadın Yarı’nın dibine 1970’li yıllarda dönemin belediye başkanının itirazına rağmen valiliğin yaptırdığı il özel idare binası. Örneğin 1960’lı yıllarda inşa edilen Atatürk Stadyumu’nun batı tribünleri.Örneğin tüp patlaması sonucu hasar görüp yıkılan Işıklar Caddesi'ndeki apartman binası. Konyaaltı’nda, Lara’da, İtalya’daki meşhur Pisa Kulesi gibi yan yatan binalara da, falezlerde meydana gelen göçükleri asfalt döküp ya da toprakla doldurup yamayarak gizlediğimiz yollara tanık olduk bu şehirde. Nitekim ben taa 2002 yılında Falezler Göçüyor başlığıyla bir haber yazmıştım.Tabii ki bu tür haberler birilerini de rahatsız ediyor. Arı kovanına çomak sokuyorsunuz çünkü. Hatta hakkınızda tazminat davası bile açıyorlar.Başıma geldiği için söylüyorum. 2008 yılında bir kamu binasında eksik beton ve hurda demir kullanıldığına ilişkin bir siyasetçinin iddialarını haber yapmıştım. Yapılan haber üzerine hakkımda o dönemin parasıyla 100 bin liralık tazminat davası açılmıştı. 2008’deki bir haber nedeniyle açılan o dava 2020 yılında sonuçlandı. Davacı davayı kaybetti. Ama yıllarca mahkemeye gidip geldim. Evinize gelen tebligatlar, polisin ekonomik ve sosyal yönden durumunuzu tespit etmek için oturduğunuz yere gelip sizi konu komşuya sormaları yoruyor insanı.Bunlarla uğraşan gazetecilerin başı ağrıyor. Yazılmayınca ise böyle facialar yaşanıyor. Benim muhabirlik yaptığım yıllarda Antalya’da İnşaat Mühendisleri Odası'nın başkanlığını uzun yıllar Cem Oğuz yapmıştı. Cem bey, neredeyse her depremde gazetecileri toplayıp açıklama yapan bir meslek odası başkanıydı. Neredeyse her toplantıda 2004 yılında inceledikleri 119 kamu binasından yüzde 70’inin depreme dayanıksız olduğunu, bunlardan 13’ünün ise yıkılması gerektiğini tespit ettiklerini söyleyen Cem Oğuz sürekli olarak Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne deprem master planı yapılması için çağrıda bulunuyordu.Cem Oğuz 2019 seçimlerinden bu yana Antalya Büyükşehir Belediyesi’nde baş danışman olarak görev yapıyor. “İMO’nun eski başkanı Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne baş danışman olduğu için deprem master planıyla ilgili bir çalışma yapılıyordur” diye düşünüyordum.Ama yanılmışım. Sordum, soruşturdum. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin öyle bir çalışması yokmuş. Cem Oğuz’un belediyeye geçtikten sonra master planla ilgili bir açıklamasının olmadığını da gördüm.Acaba yanlış mı biliyorum diye birkaç kişiyi aradım. Görüştüğüm bir yetkili deprem master planıyla ilgili bir çalışmalarının olmadığını söyledi. Nedenini sordum. İmar barışı yüzünden olduğunu söyledi. Ne kadar kaçak ya da çürük bina varsa bunların imar barışından faydalanıp meşrulaştırıldığını ileri sürdü.Deprem master planı yapılsa bile bir yararının olmayacağını iddia etti. Peki büyük bir deprem olursa ne yapacağız? Diri diri toprağa mı gömüleceğiz? Kurtulursak nerede toplanacağız?Deprem çadırları nereye kurulacak? Evimize en yakın toplanma yeri nerede? Kaçımız biliyor? Ben şanslılardanım.Evimin önünde küçücük bir park var. Orayı Afet ve Acil Durum Toplanma Merkezi yapmışlar. Ben de tesadüfen gördüm. Oysa Antalya’ya büyük kent meydanları, toplanma merkezleri yapılsa daha iyi olmaz mı?Örneğin Kışla Mahallesi’ne adını veren Askerlik Şubesi yaklaşık 3 yıl önce Kepez’deki bir başka askeri bölgeye taşınmış. Eski askerlik şubesinn bulunduğu yer, yıkılıp yerine park yapılan İl Özel İdare binasının yanı başında yer alıyor. Askeri Gazino ve lojmanların olduğu bu bölge parka dahil edilip Cumhuriyet Meydanı ile birleştirilip büyük bir kent meydanı oluşsa fena mı olur?