Hazır mısınız? Sanki iç güveysinden hallicesiniz. Tabi artık alıştınız, her doğan günde yeni bir afete gözlerinizi açmaya. Bu afetler bir afet ayol. Tahminimizden daha çok iz bırakıyor bünyeye, resmen kana karışıyor. Yıllarca etkisinden kurtulamıyoruz, birazcık şaşırırsak bağımlılık yapıyor. Sindirmek şöyle dursun kabız etkisi yaratıyor. Bünyeden bünyeye semptomları değişiyor. Genetik faktörler, aile eğitimi, okul hayatı derken, her bireyde ilk izlenimin etkisiyle hafif bilinç kaybı yaşatıyor. Yan etkilerden şöyle bir nefes uzaklaştığımızda buyurun kalıcı etkilere… Akla hızlıca Selami Şahin’in 80’lerde müzik piyasasına armağan ettiği “Seninle başım dertte“ şarkısı geliyor. Ey afetler o kadar çok ve büyüksünüz ki seninle ne yapsak bilmiyoruz. Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp diyen büyüklerimizin kulaklarda kalan tanıdık bir o kadar uzak sesiyle ne yapsak nasıl yapsak neresinden tutsak bil-mi-yo-ruz… Heceleye heceleye okumayı öğrenebiliriz oysa. Heceliyoruz, heceletiyorlar yine de bil-mi-yo-ruz. Niyet etmiyoruz belki de… Biz büyürken dünya kirlenirken nerede büyüklerin özlü sözlü mirasları baka kalıyoruz giden doğanın ardından. Hakikaten miras dediğimiz nedir ki? Neydi ki bu geleceğe miras bırakılması gereken ilk üç şey? Hadi ıssız bir adada yanınıza alacağınız şeyler gibi cevaplayın. Bu miraslar neler olsa ki? Hangi anayasa hangi ansiklopedide tanımı vardı bu geleceğe miras kalacakların? Biz mi kaybettik yoksa hiç mi bulunmadı evrende? Cevabı yaşayan her canlının bildiği bir soruyu yöneltmek zorunda olmak tabi bende de kabız etkisi yaratmadı değil. Yalan Dünya Dizisi’nde Vasfiye Teyze’nin mecburrrrr repliği kulaklarımda çınladı e mecbur. Anlayana ve anlatana kadar. Son gününe kadar mezara kadar derken…. Gün sonu raporunda büyüklerin özüne sözüne az kulak astığımız için sözün özü bize yine afet-i derya bir film sahnesi yaşıyoruz. Uzun zamandır dünyanın en nadide coğrafyalarında aşırı sıcakların, küresel ısınmanın etkisiyle yangınlar seller yaşanıyor. Türkiye de tabi cennet vatan olmanın hakkını haftalardır sellerle, yangınlarla, aşırı sıcaklarla boğuşarak veriyor. Afet-i bir deryaya uyanıyoruz her sabah üstelik bunların şiddeti her geçen yıl daha da artacağa benziyor. Güneş açtıysa asayiş berkemal sanan okumayı yeni söken çocuklar kafasındayız. Bu suni iyimserliği neye borçluyuz bilmiyorum. Bilmemek ayıp değil ya öğrenmemek? Uzmanlar mikrofonu ya da daktilodan bozma tek tuş dokunmatik klavyeleriyle ellerine alalı yıllar oluyor. Megafon hak getire kulak zarı iltihabı yapacak kadar yüksek sesle bağırıyorlar; dur de, yapma, etme, az ye, az al, az giy, az tüket, suyuna iyi bak, aman elektriği yenilenebilir et diye diye dermanları kalmayana kadar. Ne zaman öğrenme hürriyetine erişeceğiz? Afetin deryasına şafak sayalı çok olmadı. Ve önümüzdeki dönemlerde böylesi büyük felaketlerin pardon afetlerin kaçınılmaz olduğu söyleneli de yüz yıl kadar oldu. İyimserdir insan canlısı e iklim meselesi afet-i derya kasırgasıyla tüm kaleleri zapt etti neyin iyimserliği demodeliğindeyiz hala? Sorular enflasyona takılırken cevaplar hep aynı standart kurda bizi insan canlısını beklerken ters yüz eden dilemmalar cumhuriyeti. Esas dilemma gerçek o kadar ortadayken neden hala afetlere karşı gerçek önlemler alamadığımız durağında kalıyor. Akü bitti devam edemiyoruz. Marşa basacak yeni bir enerji lazım. Belki de yeniden yazmak lazım mücadeleyi, birliği beraberliği bilimin bize sunduğunu zamanında ve yerinde okumayı, siyaset üstü bir birliktelikle afet-i deryayı Godot’u bekler gibi beklememeliyiz. İklim meselesi yaşam meselesidir. Nefestir. Kalıcı çözümlere gereksinim duyar. Yapılacak tek şey okumayı yeniden öğrenerek afet yönetmeliğini de heceleye heceleye hatmetmekten geçiyor. Gelecek için yeniden başlamaya hazır mıyız? Afet’in ilk harfinden başlayalım Aaa…