Amerika’nın Suriye’de PKK/YPG’ye olan desteği artık hiçbir bahanenin arkasına saklanamayacak kadar açık hale geldi. DEAŞ bahanesi, bir süredir ortada bir çuvala bile sığmıyor. Bugün yaşanan olayla birlikte, ABD’nin niyetleri ve PKK/YPG’ye sağladığı askeri destek bir kez daha tüm çıplaklığıyla ortada:
- ABD, bir terör örgütüne Amerikan SİHA’sı düşürebilecek kapasitede hava savunma sistemleri veriyor.
- "Türk SİHA’sı sandık" bahanesi ise asla kabul edilemez. Bu, "Bir NATO müttefikinin SİHA’sını hedef aldık, vurmuşuz" demekle aynı anlama gelir ve tamamen skandaldır.
Bu durum, Amerika’nın asıl hedefinin Türkiye olduğunu ve bunu artık gizleyemediğini net bir şekilde göstermektedir. ABD’nin, Türkiye’nin bekasını hedef alan bu oluşumlara verdiği desteği sessizce izleyen dünya, aynı İsrail’in zulümlerini görmezden geldiği gibi yine sessizliğini korumaktadır.
Sınırların Ötesindeki Tehdit ve Gereken Adımlar
Türkiye, elindeki tüm imkânlarla ve Suriye Milli Ordusu (SMÖ) ile birlikte bu tehditlere karşı harekete geçmelidir. Bu oluşumlara sağlanan destek, sadece bir terör sorunu değil, aynı zamanda milli bekaya yönelik bir savaş ilanıdır. Bölgedeki tüm terör unsurları, destekçileri ve yabancı güçler kökünden temizlenmelidir. Bu, artık bir tercih değil, bir zorunluluktur.
Bu mücadelede, Türkiye’nin yüreklice şekilde tüm imkanlarını seferber etmesi gerekmektedir. Ancak bu sadece askeri bir mücadele değil, aynı zamanda diplomatik, ekonomik ve bilgi savaşı boyutlarıyla da yürütülmesi gereken bir savaştır. Uluslararası arenada, Türkiye’nin şeffaf bir şekilde bu desteklerin belgelerini ortaya koyması ve ulusal çıkarlarını savunması gerekmektedir.
İçerideki Tehlike: Bizden Görünüp Bizden Olmayanlar
Ancak mesele sadece dışarıdan gelen tehditlerle sınırlı değildir. Asıl garip olan, içeride yaşayan, kendine Türk diyen ancak aslında kökeni bu ülkeye dayanmayan bazı grupların ABD, İsrail ve sahte insan hakları savunucusu Avrupa ülkeleriyle iş birliği içinde olmasıdır.
Bu gruplar, "Paramız var, çift pasaportumuz var, yurtdışında evimiz var. Bu ülkeye bir şey olursa bizim gidecek yerimiz var" diyen zihniyetle hareket etmektedir. 100 yıldır bu ülkenin kaymağını yemeye devam eden bu azınlıklar, parayla algı oluşturarak seslerini yüksek çıkarıyorlar. Ancak bu millet, tüm bu oyunları bozmaya muktedirdir.
Bunun yanında, küresel düzende şöyle bir düzlem gözleniyor: Demokrasi, insan hakları ve barış terimleri, güçlüler tarafından zayıf ülkeleri manipüle etmek için kullanılan birer maskeden başka bir şey değil. Bu anlayışın yerleştirilmesi, sadece milletimizi değil, tüm mazlum coğrafyaları hedef alan uzun vadeli bir oyundur.
Liderlik ve Gelecek
Bugün Türkiye’yi dışarıda başarıyla temsil eden Recep Tayyip Erdoğan’ın, içerideki bu uzantılara da gereken cevabı vereceğine inanıyoruz. Zira Türkiye, sadece parayla ayakta kalanların değil, bu topraklara sadakatle bağlı olanların vatanıdır.
Birlik ve Direniş Zamanı
Bu ülkenin gerçek sahibi, köklerine sadık kalanlardır. Türkiye’ye yönelik bu sümme haçlı zihniyetine karşı birlik olma zamanı gelmiştir. Milli çıkarlarımızı hedef alan tüm oluşumlara ve destekçilerine karşı sessiz kalmayacağız. Zira bu vatan, bizlere ecdadımızdan kalan en kıymetli emanettir.
Her bir ferdin bu şuuru anlaması, sadece bugünü değil, geleceği de kurtaracaktır. Evlatlarımıza bırakacağımız miras, toprak değil; bağımsızlık ve onurla yoğrulmuş bir medeniyet olacaktır.
Türkiye Düşmanlarına Tek Yürek Cevap!