Lise kelimesi kökünü eski Yunanlardan alır. Aristo´nun açtığı ve öğrenci yetiştirdiği okulun adı Lyceum idi. Bu okul tam 800 yıl açık kalmış ve eğitim vermiş. Okulda öğrencilere mantık, felsefe, ahlak, siyaset ilimi, matematik, fizik, biyoloji, Latince gibi derslerin yanında atletizm dersi ile ciddi spor da yaptırılıyordu. Aristo´nun lisesi paralıydı, şimdiki özel okullar gibi. Dersler, sürekli kapalı alanda değil öğretmen ve öğrencilerin yürüdüğü, sonra doğada oturup karşılıklı söyleşi tarzında yapılıyor, öğrenciden sormayı öğrenerek eğitim alması isteniyordu. Aristo´ya göre sorgulamayan beyin eğitime kapalıydı. Okula sadece seçkin ailelerin çocukları gidebiliyordu, ancak ilgisiz bir öğrenci ise kim olursa olsun atılıyordu. Eski Atina´daki bu okulu bitiren bir lise mezunu toplumda saygın bir yer ediniyordu. Çünkü hocaları Aristo, büyük İskender´e de yıllarca özel ders vermişti. O zamanlar yani M.Ö 300´lü yıllar parası olmayan öğrencilere ücretsiz dersler veren hocalar da vardı, bunlar da dersleri doğada yapıyordu. Bu gönüllü hocaların ilki Sokrates´tir. Onlara ise docere deniliyordu, yani bedava ders veren öğretmen. Şimdiki doçent sözcüğünün karşılığı o zamanki docere´lerdir, ama şimdi çoğu doçent parayla hasta bakar, bedavaya doçent isterseniz devletin eğitim araştırma hastanelerinde benim gibi doçentleri bulabilirsiniz. Yani antik çağ adamı olarak hala varız :)) Sağ olsunlar maaşa 400 TL eğitim ödeneği koyuyorlar, yine de Antik çağ docere´lerinden hallice sayılırız.Aristo okullarının eğitim düzeneği ve içeriği günümüzden çağlarca ilerideydi. Neden derseniz, şimdi bir lise mezunu kafası ezberlerle dolu ve sorgulama açısından bomboş yetişir. Zavallı çocuklar sorgulamayı, felsefeyi bıraktık, kimin ağına düştüyse o ideolojide yetiştiriliyor. Dünya ideolojiyle dolu, her ülkede farklı ideolojiler var, düşünün kuzey kore´de lise öğretiminin tek amacı herhalde komünist rejime sadık bireyler yetiştirmektir. Orada demokrasiden bahseden bir öğrenciyi asarlar. Veya İran´da doğdunuz, lise boyunca öğreneceğiniz şeriat düzeni ve mollalara sadakattir. Düşünen insan tehlikelidir. Sorgulayan ise yok edilecek kişidir. Örnekler çoğaltılabilir, işte ülkemizde binlerce ideolojik okul kapatılıyor, çünkü bu tür okullar düşünen değil, itaat eden insanlar yetiştiriyor. Devletin okulları da özgür düşünen beyinler yetiştirmiyor, beyni ezberle dolu, sadece sınav hedefli, ama beyninin en güzel çalıştığı dönemde alabileceği evrensel bilgiden, mantık ve felsefeden, insanlık tarihinden, dinler ve ideolojilerden, gerçek ahlaktan bihaber çocuklar yetişiyor. Toplumda lise bitirmiş biri sanki hiç okula gitmemiş kabul ediliyor. Üniversiteye giderse de meslek kazanıyor, orada da evrensel bir düşünce geliştirme, mantık ve felsefe, insanlık tarihi vs bir şey öğrenmiyor. Akademik kurumlar lisenin meslek veren devamı sadece. Akademi sözü Platon´un kurduğu okulun adından gelir, bu isim Academus adında bir adamın mezarı üstüne bu okul yapıldığı için verilmiş. Platon´ un akademisi ilk 10 yılda pekiyi olmayanları meslek, zanaat sahibi olarak yetiştirir ve mezun eder, ikinci on yılda bilgi seviyesi arttırılır çoğu bilim öğretilir ve bu kısımda okuldan ayırdıkları kişiler çeşitli devlet kademelerinde, orduda, eğitimde, sağlıkta görev alır. Üçüncü on yıla kalanlar ise artık çok az ve en zekilerdir, bunlara siyaset bilimi, yoğun felsefi bilgi ve mevcut tüm ilimler öğretilir, bu kademeyi geçenler de devleti yöneten seçkinleri oluşturur. Bu seçkinler sınıfı, devlet yönetiminde Agora denilen mecliste tartışarak ortak karar alırlar. Yani bu kademeye gelmek, tam otuz yıllık eğitimle mümkündür. Platon´un "devlet ideası" kitabı uzun uzun bu süreci anlatır. Burada devlet yönetimi sadece en bilgili insanlara bırakılabilir. Bazen ise kararlar için tüm halka danışılır. Yunan şehir devletleri tam 700 yıl bu sistemi yürüttüler. Bunlar oligarşi gibi görünse de, tüm insanlar hukuk karşısında eşittir ve yöneticilerin öncelikli görevi halkın refahı ve gelirin herkese eşit dağıtımıdır, yani bunlar ilk demokrasi uygulayan şehir devletleriydi. Helen imparatorluğu kurulup, şehir devletleri ele geçirince demokratik sistemleri yıkıldı, krallığın merkezi Atina oldu, imparatorluğun yönetimi altına giren şehir devletler dağıldılar. İki bin yıl önce uygulanan bu demokrasi devri bitti ve günümüzden iki yüz yıl öncesine kadar imparatorluklar dönemi hakim oldu. Demokrasi bu uzun süreden sonra, Ulus Devletler dönemi başlayınca tekrar hayata döndü.Ülkemize ve eğitimine bazı kusurlarına baksak da, olumlu yönler de taşıdığını ve birçok ülkeden şanslı olduğumuzu söyleyebiliriz. Devlet kendi dışındaki eğitim kurumlarını iyi izlemeli, darbeci olacak kadar robotlaşmış insan yetiştirenleri, yobaz ve gericileri, bölücüleri temizlemelidir. Lise veya üniversite düzeyinde ezberci bir yol edinilse de, bireysel bazda kendini yetiştirmek için bir engel olmayacak kadar demokrasimiz şükür ki var. Gerçekçi olmak gerekirse, devlette de öğretmenler donanımlı öğrenci yetiştirecek düzeyde değil, sadece dersini geçsin, dersimi anlatayım yeterli amacındalar. Müfredatla sınırlandırılmış durumdalar. Sorgulayan, araştıran, düşünen, yeni fikirler üreten bireyler yetişemiyor. Mantık ve felsefe, mutlaka lise ve üniversitelerde yer almalı, insanlığın çağlar süren düşünsel bilgi birikimi öğretilmelidir. Bu dediğim ancak öğrencinin içinde eğilim varsa, ve kendi çabasıyla bu kitapları okumasıyla olabiliyor. Yine de en güzel tarafımız, şüphesiz her bireyin önünün açık olması ve demokratik yolla her konuma yükselebilme şansının olmasıdır.Hadi geçtim Lyceum´u, Academus´u, en azından gerici ve bağnaz düşüncede öğrenci çıkmaması için ve daha ileriye gidebilecek özgür düşünceli bireyler için, yüzü batı demokrasilerine dönük ve modern çağa uygun, insan haklarına saygılı, inanç ve düşüncelere saygılı, farklılıkları zenginlik gören, kendi kültürüne ve geçmişine saygılı, en önemlisi laik düşünceli bireyler yetiştirmemiz, Atatürk´e borcumuzdur. Ben hep devlet okullarında okudum, beni devlet adam etmeye çalıştı ve hep devletime ilkokul, ortaokul ve lisede saydığım değerlerle yetiştirildim. Gerici ve şeriatçı düzenlerden uzak durmam öğretildi. Atatürk´ün emanetini korumak ve laiklikten ödün vermemek gerektiği öğretildi. Lyceum´dan çıktığımda, demokrasi ve laiklik temel düşüncem olmuştu. Bu temelin üzerine tüm aydınlık düşünceleri oturtmak, merak, okumak ve araştırmak mümkündür. Bağnazlık ise buna izin vermez. Bana en azından bu değerler aşılandı, şanslıyım ki cemaatlerin, gericilerin ellerine hiç düşmedim. Çocuklarımı da benimle aynı temelleri verecek laik, medeni bireyler olarak yetiştirecek okullara teslim ettim. Dersler dışında kitaplar okumalarını aşılamaya çalıştım, ne zaman kitapçıya gitsem çocuklarımı da yanıma alırım. Yanlış şeyler okumamalarını da takip ederim. Her insana eşit, her inanca saygılı, kibirden uzak, ülkesini seven, Atatürk´ü ve laikliği seven bireyler olmalarını isterim. Bu laik düşünce fanatiklik düzeyinde değil, temelde bize lazımdır. Bu temelin üstüne istediğiniz tipte bina dikebilirsiniz, çünkü çökmez. Bir gericilik tipi de bu temelde takılı kalıp, üstüne bir şeyler dikmemektir. Halka ve ülkemize hizmet esastır ve ağacın en çok meyve veren dallarıdır.Çocuklarımıza ileride hangi parti veya düşünceyi benimserse benimsesin, ortak paydasının Cumhuriyet´in Kurucusu´nun gösterdiği yolun olması gerektiğini, bu yolun medeniyete çıkacağını, bu yoldan sapanların yanında olmamaları gerektiğini hepimiz öğretmeliyiz. Ortak payda ağacın gövdesidir, bu gövde "demokrasiye ve laikliğe" bağlılıktır, bu ağaçtan dallanan her düşünceye ve partiye saygı duyalım. O dallar nice meyveler verecektir. Başka bir ağaca ve gövdesine inanın ihtiyacımız yoktur, aksi bir durumda 15 Temmuz´daki gibi Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi hep birlikte şehadete koşmak en onurlu davranıştır…
GÜNCEL
Yayınlanma: 06 Haziran 2017 - 18:00
Lise Mezunu Olmak
GÜNCEL
06 Haziran 2017 - 18:00
İlginizi Çekebilir