Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın BM'de yaptığı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ile ilgili tarihi konuşma doğru okunmalıdır. Bugün ada gazetelerini okurken dikkatimi çeken bir kaç hususun altını çizmek istiyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın BM'de dünya önünde yaptığı KKTC'yi tanıyın çağrısı ada genelinde memnuniyet yaratırken bazı kesimlerin rahatsız olduğunu görmek bizi hiç şaşırtmadı. Bu çağrı bence KKTC kurulduğundan beri Kıbrıs Türkü'nün ve KKTC devletinin sesinin dünyaya en yüksek tondan duyurulduğu andır.
Bazı siyasiler açıklamasında Erdoğan'ın çağrısının "Altı dolu mu boş mu ?" diye sormuş. Bence Erdoğan'ın çağrısının altını dolduracak olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti siyasetidir. KKTC siyaseti, kısır çekişmeler ve gündelik mevzularla meşgul olmaktan bir türlü iç ve dış açıdan akılcı siyasete odaklanamıyor. İşte sorun bu noktada başlıyor.
Kimse bana darılmasın ve gücenmesin ama Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde siyaset kurumları darmadağın olmuş ve aynı mevzular etrafında boş alanda top çevirmektedir. Milli konular dahil hiç bir konuda ortak tarafı olmayan, zıt kutupların oluştuğu klasik Türk siyaset anlayışı içinde, aynı masa etrafında 3 dakika bile memleket sorunlarını konuşamayan negatif rüzgarların estiği tehlikeli bir yolda ilerlemektedir. Biliyorum şimdi bu yazdıklarıma bile tahammül edemeyecekler.
Dünya değişiyor gelişiyor. Dengeler günden güne el değiştiriyor. Kuzey Kıbrıs bu gelişim ve değişimin neresinde acaba bilen var mı?
Eğer aklımızı başımıza toplayıp oyunu değişen dünya düzenine uygun oynamazsanız bu söylediğimi bir kenara not edin, beğenmediğimiz bu günlerimizi de arar hale geleceğiz.
Erdoğan'ın çağrısı tam da bu gelişen ve değişen dünya düzenine uygundur. Altı kesinlikle boş değildir. KKTC'yi tanımak için en az 10 ülkenin hazır olduğunu iddia ediyorum. Acaba Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin siyaset ve devlet altyapısı buna hazır mı?
Yazılacak o kadar çok sorun var ki...
Kusura bakmayın ama aylardır bir akaryakıt ihalesini bile doğru dürüst yapamayan, zorunlu olan bazı reformları gerçekleştiremeyen, kasasında bulunan ve üç beş kuruşunu kafası estiğinde erken seçimlere harcayan plansız bir siyasi anlayıştan bahsediyoruz.
Seçim olur koalisyon kurulur daha hükümet olmadan yıkmaya çalışırız. İktidar olamayan partiler, hükümet güven oyu almadan erken seçim konuşmaya başlar. Ülke için çıkacak yasaların çıkmaması için uğraşırlar. Sanki 80 milyonluk ülke yönetiyoruz. Artık KKTC siyaseti ülke çıkarları için atağa geçmelidir.
500 bin nüfusu olan bir ülkenin kişi başına düşen milli gelirinin Singapur'da olduğu gibi 50 bin doların üzerinde olması hayal değildir. Yeter ki akılcı politika ve projeler üreten güçlü bir irade olsun.
Topu taca atıp bahaneler arkasına sığınmaya gerek yok.
Farkında mıyız bilmem ama Almanya yıllardır koalisyon ile yönetiliyor. Ancak bu ülkedeki fark ise seçim bittiğinde herkes ülke için çalışır, partiler arası çekişme sadece seçim süresince yaşanır.
Yazdıklarım Türkiye siyaseti için de geçerli. Muhalefette kalmış partilerin iktidar olmaları halinde ülkenin dış politikası ne olacak, ekonomi politikaları ne olacak? Ülkeyi ileriye taşıyacak somut bir öneri duymak istiyoruz.
Kuzey Kıbrıs siyasetinde de muhalif partilerin maalesef ülke politikaları kısır siyaset anlayışının ötesine geçemediği gibi ülkeyi geriye götüren bir anlayış içinde.
Seçim bittiği zaman ülke menfaatleri ile kişisel siyasi çıkarların bir birinden ayrıştırılması gerekir. Bir masa etrafında ortak akıl ile hareket ederek ülkenin çıkarları söz konusu olduğunda siyasi çıkarların rafa kalkması gerekir.
KKTC bugüne kadar bir Singapur olabilirdi. Eğer doğru siyaset üretilirse ada dünyanın sayılı zengin ülkelerinden biri hala olabilir.
Görünen o ki Türkiye karşıtlığı sadece Türkiye'yi ve Türkleri sevmeyenlerin işine gelir. Anavatan Türkiye ile ilişkiler ülke menfaatleri doğrultusunda şekillendirirken et deri kemik gibi ayrılmaz bir anlayışında hakim kılınması lazım. Her olumsuzluğu Türkiye'ye ihale etmek asla Kıbrıs Türkü'nün hayrına değildir.
Son yıllarda ada da oluşturulmaya çalışılan Erdoğan düşmanlığı esasen gençler üzerinde Türkiye düşmanlığının oluşmasına sebep olduğu gerçeğini de görmek lazım. Bu durum KKTC'nin geleceği için çok tehlikeli bir oyun ve yoldur. Bunu herkesin görmesi gerekir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletinin aydınlık geleceği için milli meclis üyeleri, iktidar, muhalefet siyasi parti liderleri, sivil toplum örgütleri, üniversiteler, sendikalar ve duyarlı halkın kısa ve uzun vadeli toplumsal mutabakat anlayışı içinde yapacağı çok şey var.
Ancak hiçbir şey için geç değil, Erdoğan'ın çağrısı sadece KKTC devletinin geleceği ve tanınmasıyla ilgili filmin fragmanıydı.
Genel
Yayınlanma: 22 Eylül 2022 - 10:32
Güncelleme: 23 Eylül 2022 - 09:41
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın KKTC çağrısı ve Kıbrıs Türk'ünün geleceği
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın BM'de yaptığı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ile ilgili tarihi konuşma doğru okunmalıdır. Bugün Ada gazetelerini okurken dikkatimi çeken bir kaç hususun altını çizmek istiyorum.
Genel
22 Eylül 2022 - 10:32
Güncelleme: 23 Eylül 2022 - 09:41