İYİ Parti Antalya Milletvekili Hasan Subaşı, dün yaşanan 'sürgün' tartışmalarının ardından bugün sosyal medyadan bir açıklama yaptı. Subaşı açıklamasında 'insan odaklı sosyal belediyecilik' yinelemesinde bulunarak 'Belediye başkanlığı ve siyasetin layıkıyla yapılması halinde ne kadar zor ve fedakârlık gerektiren bir görev olduğunu iyi bilenlerdenim. Üstelik çok karışan çok beklentisi olanlar, sadece iş bulma kapısı gibi gören on binler vardır ve onların derdine çare bulmak bir yana cevap yetiştirmek bile son derece zordur. 'dedi. Hasan Subaşı'nın açıklamasının tam metni şöyle: 'İnsan Odaklı Sosyal Belediyecilik' Belediye başkanlığı ve siyasetin layıkıyla yapılması halinde ne kadar zor ve fedakârlık gerektiren bir görev olduğunu iyi bilenlerdenim. Üstelik çok karışan çok beklentisi olanlar, sadece iş bulma kapısı gibi gören on binler vardır ve onların derdine çare bulmak bir yana cevap yetiştirmek bile son derece zordur. Hele halkımızın önemli bölümünün yoksul kaldığı üstelik pandemi koşullarında çok büyük sorunların yaşandığı günümüzde, belediyelerden beklentilerin hayli zorlu şartlar yarattığının da bilincindeyim. Belediye başkanlığı yapmış deneyimli bir siyasetçi ve milletvekili olarak belediyedeki problemlerin çözülmesi ya da işe alınma konusunda benim en yetkililer içinde zannedilmem nedeniyle sorunlarını bana iletenleri dinlemek için benim bile günüm ve zamanım yetmez olmuştur. Çözülmedikçe de “basit bir işimizle bile ilgilenmedi” zannıyla sitemlerle de karşılaşmaktayım. Buna rağmen her zaman belediyeden yana tavır alarak kurumu korumayı görev saymışımdır... Millet ittifakının önemine inanan ve bu konuda hizmeti olan bir kişiyim. Bunun da bize yüklediği görev ve sorumluluk, belediyelerin yararlı tüm hizmetlerine güç ve destek vermek hatalı görülen icraatlarında da sorumluluk almak ve uyarmaktır. Bu siyaset kurumunun görev ve sorumluluğudur. Deneyimli bir siyasetçi olmama rağmen ülkemizde deneyime pek itibar edilmediğini bilirim o nedenle çok gerekmedikçe ve sorulmadıkça fikir beyan etmem ancak görüş istenirse de hiçbir zaman düşüncelerimi kendime saklamaksızın samimiyetle aktarmaya çalışırım... Bütün bunları niye yazıyorum? Halk arasında kızak görev ya da sürgün olarak tabir edilen husus, bir görevlinin uzak bir yere işlevsiz olarak, iradesi dışında cezalandırmak amacıyla gönderilmesidir. Benim Belediye başkanlığı yaptığım dönemde birtakım belediye görevlilerinin kıyıda köşede ya da uzak mahallerde bir odada 5 -10 personelin hiçbir görev yapmadan oturup çay içerek gazete okuyarak mesai saatlerini doldurduklarını görmüş ve şaşırmıştım! Bu kişiler, yönetimin yandaşlarınca kusurlu görülmüş ya da başkanın siyasi safında olmadığı için etkisiz ve yetkisiz bırakılmışlardı. Ben ilk göreve geldiğim yıllarda bu şahısların bilgilerini toplamıştım. Bir kısmı deneyimli ve liyakat sahibi insanlardı. Onları müdür olarak görevlendirmiş bir kısmını da görev yapmaları için farklı birimlere dağıtmıştık. Belediyelerde cezanın ancak disiplin soruşturması yoluyla olacağını personele savunma hakkının verilmesi gerektiği ilkesini yerleştirmiştik. AK Parti döneminde bu tür caydırıcı ‘kızak ve sürgün’ eylemler hayli artmıştı. Eleştirilere karşı Türel; “bunlar sürgün ya da ceza değil bölgemizin hizmet bekleyen köşelerine hizmet içindir” diyerek kurnazca cevaplar verir, ancak hepsini bir odada boş oturtarak bir nevi mobbing uygulardı. Muhittin Böcek’in ise eleştirilere cevabı; “kime ne yaptıysam hak etmiştir. Bir de zamanını beklediklerim var.” Diyerek bu eylemi bir cezalandırma yöntemi olarak kullandığını itiraf etmiş üstelik daha gerisi var diyerek kendince göz korkutmaya çalışmıştır! Bu hareketler personeline karşı mı yoksa çevresinin dürtüsüyle tuzaklar içinde olduğu kuşkusuyla mıdır? Bunların yorumu bizi aşıyor! Ancak söylemek istediğim bu eylemlerin hizmet amacıyla değil de cezalandırma yöntemi olarak yüzlerce kişinin çeşitli mülahazalarla işlevsiz ve etkisiz bırakılmasının, bugünün insan odaklı sosyal belediyeciliğiyle bağdaşmadığını söylemek zorundayım! Bir İYİ Parti il başkanımızın yeğeni ve yine bir ilçe başkanımızın oğlu da sürgün tabir edilen eylemlere maruz kalmış ama bizzat ilgilenmeme rağmen bir yıldır ne kusurları olduğunu bile öğrenebilmiş değilim! Son olarak ta basına yansıyan ve her dönemde liyakatle görevini yapan bir daire başkanının basına yansıdığı şekliyle başkan vekili Mehmet Hacıarifoğlu’nun çocukluk arkadaşı ve onunla dostluğu nedeniyle ‘sürgün edildi’ haberine karşılık ise makul bir cevap vermek yerine bu tür eylemlerin süreceği cevabı verilmiştir! Vekillik görevini basiretle ve tevazu ile yaptığı hemen her kesim tarafından bilinen ve takdirle karşılanan CHP Büyükşehir Meclis Üyesi Mehmet Hacıarifoğlu’nun da bir kusuru olmuşsa açıklanmalı, yoksa hizmeti takdir ve teşekkürle karşılanmalıdır... Güzide kurumumuz belediyemizin, bir çevrenin etkisi altında ve vehimler üretilmesi sonucu yanlışlar yapılabileceği ihtimali gözden uzak tutulmamalıdır! Geçmişte insani ve vicdanı özellikleri ile tanıdığımız Muhittin Başkanın her geçen gün daha sağlıklı günlere ulaştığını görmek duamız ve beklentimizdir. Sayın başkanın Antalya Büyükşehir Belediyesini adaletli ve makul çözümlerle yöneteceğine inancımızı kaybetmediğimizi yinelemek istiyorum."