Son dakika kent masalları: Antalya Fotoğrafçılar, Kırtasiyeciler ve Kitapçılar Odası Başkanı Mehmet Bayrak, “Ankara’da küçük çaplı bir kırtasiye fuarı var” dedi. Sonra açıkladı. “Korona kısıtlamalarının hemen öncesinde, Titanic Otel’de vardı ya, onun aynısı. Firma bu kez Ankara’daki merkezinde yapıyor aynı etkinliği” dedi. Malum Özüm Antalya’da, Korona yasakları nedeniyle apar topar geldiği Ankara’dan getiremedikleri vardı. Misafirlik süresi de uzayınca ihtiyaç olmuştu. “Arabayla gideceksen Özüm ve ben de gelelim” dedim. Anlaşıp yola revan olduk. Ankara’daki firmanın genel merkezine vardığımızda; henüz standlar hazırlanıyordu. İstanbul’daki fuarlarda tanıştığımız başka illerden gelen kırtasiyeci kardeşlerimizle sohbet ettik. Kadıoğlu firması gerçekten işini iyi yapan firmaların başında geliyormuş. Patronu Kazım Bekman Ankara’nın yerlisi. Kazım bey ile “mesafeli” bir sohbet gerçekleştiriyoruz. Konuşması, duruşu, bakış açısı ile tam bir Cumhuriyet beyefendisi. İşte Ankara’yı bundan severim ben.Korona’nın sektöre etkisini soruyorum. “Her sektör gibi biz de etkilendik. Ama oturup beklemekte doğru değil. Biz kendi bünyemizde küçük bir fuar düzenliyoruz. Bunu eskiden değişik yerlerde yapıyorduk. Bu yıl virüs önlemleri kapsamında, gerekli önlemleri zaten almış olduğumuz kendi yerimizde yaptık” diyor. 31 Ağustos’ta okulların açılacak olması esnafı telaşlandırmış. Hazırlık sürecini dar zamana sıkıştırmış. Bu küçük çaplı fuarın düzenlenme amacı da bu. Esnaf bir noktadan değişik markaların ürünleri ile eksiklerini tamamlayacak. Korona’dan kurtulmak için ne düşündüğünü sorduk, “Tedbirimizi alırsak işimiz daha kolay” dedi. Bu arada gidip kolonya getirdi “hijyen”e dikkat çekti. Siz deyin “fuar” ben diyeyim “ürün tanıtım günleri” hiç farketmiyor. Türkiye’nin dört bir yanından kırtasiyeci esnafı, hem firmanın titiz hazırlığı, hem de bireysel kurallara uyum yoluyla umuda yürüdü Ankara’da. 2 gün süren etkinlikte oturup çay içerken insanları süzdüm. Hepsinin gözünde geleceğe yönelik umut ışığı vardı. Ama sohbetlerimizde ortaya çıkan tespit pek iç açıcı değildi. “Bu virüs gitmeyecek. Ekim’de gene gündemde olacak. Okullar açılacak, açılmalı, öğrenciler “okul” diye bi gerçek olduğunu unutmamalı. Ama verilere bakılırsa bu okullar 1 ay veya 2 ay sonra yine kapanacak.” Bir başka görüş: “Ülkeyi yönetenler, (artık ‘hükümet’ denilmiyor.) Bu kararı alırken olmayacağını biliyor. Ama olası sıkıntıda ‘Biz sizi uyardık. Ama önlem almadınız’ diyerek topu taca atacaklar” şeklindeydi. Sahi, okullar açıldı. Allah korusun okullarda virüs patlaması oldu. Hatta ölümler oldu. Tazminat Davası açılabilecek mi? Açılırsa, “Biz önlemleri aldık, sizi uyardık, ama dinlemediniz” diyecekler mi?