Prof. Saydam, yaşanan gelişmelerin felaketin ayak sesleri olduğunu ve yaşanabilecek olası olumsuzlukları anlatarak, “Marmara elden giderse her zaman dediğim gibi beka sorunu ortaya çıkar. Ayrıca bu yapışkan malzeme balıkların solungaçlarını da tıkayacağı için balıklar aynen
Covid-19 gibi suyun içerisinde boğulacak. Bu yapışkan madde zamanla dibe çökecek ve 25 metre ve daha sığ yerlerdeki dip yaşamını tamamen sonlandıracak” dedi.
[caption id="attachment_418776" align="alignnone" width="640"]
Deniz Bilimci Prof. Dr. Ahmet Cemal Saydam[/caption]
NEDEN ‘BEKA SORUNU’ DEDİ?
Marmara Denizi’nin elden gitmesiyle beka sorununun ortaya çıkması iddiasına da açıklık getiren
Prof. Dr. Ahmet Cemal saydam, “Marmara bölgesi ekonomik başkent. Siz burayı kokan bir hale sokarsanız ekonomi etkilenir. Hidrojensülfür ayrıca metal aksamı zamanla yıpratan bir gazdır. Özellikle hassas elektronik aksam zamanla etkilenir. Böyle ortamda yaşanmaz. Ekonomik başkent olan bölgeyi bu hale sokarsanız beka sorunu gündeme gelir. Bunlar hayal değil olabilecek olaylar. İşte kay kay veya adı her ne ise. Birkaç ay önce konuşulmaysan şeylerin kötü görüntüsü ile başbaşayız” diye konuştu.
YILLARDIR UYARILARDA BULUNUYOR
Türkiye’nin doğasının yaşayabileceği tehditlerle ilgili yıllardır açıklama yaparak uyarılarda bulunan Kimyager ve Deniz Bilimci Prof. Dr. Ahmet Cemal Saydam, Marmara Denizi’ni bazı kesimlerini tümüyle kaplayan ‘
Deniz salyası’yla ilgili çarpıcı öngörülerde bulundu. Prof. Saydam, Marmara Denizi’nin kırmızı alarm verdiğini belirterek, deniz salyasının biyolojin yaşama ve Marmara Denizi’nin geleceğine yönelik olumsuz etkilerini değerlendirdi ve yaşanabilecek doğa olaylarını anlattı.
İŞTE PROF. SAYDAM’IN UYARILARI
Facebook hesabından yayınladığı uydu görüntüsüyle Marmara Denizi’nin karşı karşıya olduğu riskle ilgili açıklamalar yapan Prof. Saydam’ın paylaşımı şöyle;
“Deniz salyası’nın artışıyla Marmara Denizinin son hali.
Kanal nedeni ile Marmara Denizini anlatırken sizlere hep bu denizimizin 25 metresinden sonrasından bahseder dururum. İlk 25 metresi Karadeniz geri kalan kesimi de Akdeniz suyundan oluşan bu iç denizimiz astımlı doğan bir çocuktu.
Dikkat etmemiz lazımdı ve bu nedenle Kanal İstanbul olmaz dedim durdum.
Üst su ile ilgili olarak oksijen açısından bir sorun olmayacağını atmosferik oksijenin her zaman bu tabakayı doygun seviyede tutacağını söyledim halen de söylüyorum.
Balıkçıların kış döneminde şikayetçi olduğu ve ağların gözeneklerini tıkadığı için bu sezonda Marmara'da balık tutamadıkları yapışkan organik madde son zamanlarda çok yoğunlaştı.
Sahra tozlu yağış sonrası beklediğimiz doğal alg gelişimleri yerine bu yapışkan alg türü baskın çıktı ve özellikle akıntıların daha az olduğu yerlerde tüm sahil kesimini kapladı. Raporlar fotoğraflar hep bunu gösteriyor.
Peki şimdi ne olacak?
Bir kere bu algleri yok etmek anlamında yapacak hiç bir şey yok.
Bu kadar yoğun alg önce yüzeyde toplanacak ancak daha önce bazı dalgıç arkadaşların yolladığı filmlerden gördüğüm kadarı ile tüm üst su kolonunda bunlar yaygın olarak mevcut.
Bu kadar yoğun alg alt tarafa güneş ışığının geçmesini önleyecek
Klorofil gelişimi duracak, bu suda oksijen üretimini de durduracak ancak atmosfer yeterli oksijeni sağlayacağı için şimdilik üst suda korkuya neden olacak bir olgu yok ancak;
Bu yapışkan malzeme balıkların solungaçlarını da tıkayacağı için balıklar aynen Covid-19 gibi suyun içerisinde boğulacak.
Bu yapışkan madde zamanla dibe çökecek ve 25 metre ve daha sığ yerlerdeki dip yaşamını tamamen sonlandıracak. Sonlanan yaşam oksijen tüketecek ama yine de atmosfer üst tabakayı doyguna yakın tutmayı becerecek.
Ancak bu maddeler eninde sonunda Çanakkale boğazına doğru hareket edecek ilk etapta 25 metredeki yoğunluk tabakasına takılacak ama belirli bir bölümü de alt tabakaya geçip ters akıntı ile İstanbula doğru gidecek. Alt tabakada zaten bitti bitiyor dediğim oksijen bu yükle daha da azalacak ve belki de tükenecek.
Çanakkaleyi geçen bu yapışkan malzeme Ege denizine çıkacak ve Yunanistan tarafına doğru yayılacak. İşte b durumu da gösteren uydu görüntüsü. Kırmızı demek yoğun alg gelişimi demek. Eğe Denizine yayılışı da açık seçik ortada.
Az tuzlu sudan daha tuzlu suya geçecek bu madde ya yok olacak ya da o sulardaki yaşamı sevip daha da çoğalacak.
Göç eden balıklar Marmara Denizine girmeyecek ve yolunu değiştirecek.
Üst suda var olan balıklar da eninde sonunda Marmarayı terk edebilirlerse terk edecek veya öleckler.
Biz deniz bilimciler ne yapacağız derseniz?
Hiç bakıp seyredeceğiz. Zamanında Karadenizde hamsiyi bitme noktasına getiren Menimiopsis leyidi'ye bakıp seyrettiğimiz gibi.
Demiştik uyarmıştık diyeceğiz.
Marmara Denizi bu yükü kaldıramıyor diye onca uyarımıza rağmen inatla bu denizin üzerine gittikçe besin zinciri bir yerden patlak verdi ve bunlar oldu.
Kanal İstanbul derseniz.
O ne derim.
Kanal işini unutun, yok öyle bir şey.
Bu konu ile ilgili 29 Nisan 2021 Landsat ve Sentinel uydu verilerine ulaştım. Biraz da kontrast ile oynayınca olayın boyutları daha belirginleşiyor. Belli ki poyraz ve lodos ile bu yapışkan malzeme Marmara güneydoğusuna doğru itilmiş.”
MARMARA EN KÜÇÜK DÜRTÜYE ÇOK TERS CEVAP VERİYORProf. Saydam paylaşımına gelen yorumlara verdiği yanıtta ise, “Burada sorun ortada.. Ben sen o tartışmalarına hiç gerek yok. Ortak sorunumuz Marmara Denizinin artık en ufak bir dürtüye çok ters cevap veriyor aşamasına geçmiş olmasıdır. Yapılacak şey en kısa zamanda, mesela gerekli hazırlıkların yapılıp gelecek hafta başında ODTÜ-TÜBİTAK/MAM ve İÜ uzmanlarının birlikte TÜBİTAK araştırma gemisi ile Marmara Denizine açılmaları ve onların çok daha iyi bildiği birtakım kontrol noktalarındaki verileri toplamaları ve hep birlikte bu iç denizimizin durumunu yetkililere aktarmalarıdır. Yoksa Marmara elden giderse her zaman dediğim gibi beka sorunu ortaya çıkar. Bu işin şakası olmadığını her fırsatta anlatmaya çalışıyorum. Doğa da her fırsatta artık benim üzerime gelmeyin diyor” ifadelerini kullandı.
Haberlerimizi Instagram, Facebook, Twitter, Telegram hesaplarımızdan ve YouTube kanalımızdan takip edebilirsiniz.