Bağımlıyım be abim ama niye?

06.06.2017 18:00

Halen süren Kösem Sultan dizisinde önümüzdeki bölümlerde tahta IV. Murat geçecek. Onun döneminde Osmanlı tarihinde değişik ve ilginç uygulamalar yaşanmıştır. Bilirsiniz, tütün…

Halen süren Kösem Sultan dizisinde önümüzdeki bölümlerde tahta IV. Murat geçecek. Onun döneminde Osmanlı tarihinde değişik ve ilginç uygulamalar yaşanmıştır. Bilirsiniz, tütün alkol ve kahveyi yasaklamış ve içenlere ölüm cezası uygulamıştır. Padişah sık sık kılık değiştirerek geceleri sokaklarda dolaşır, yasağa uymayanların cezasını oracıkta uygularmış. O dönemlerde epey bir insanın bu cezadan nasiplendiği anlatılır. Peki sonuç? Ölen öldüğüyle kalmış, zamanla yasaklanan şeylerle ağır cezalar vererek mücadele edilemeyeceği anlaşılmıştır.

En eski mesleklerin fahişelik ve doktorluk olduğu söylenir. İkisinde de müşteri memnun kalırsa, başkasına tavsiye eder. Şahsen ben doktorluğu tercih ettim! Tercih meselesi, uzun eğitime rağmen kazancı daha az, ama işimi seviyorum!  Aynı alkol ve tütün gibi fahişeliği de hiçbir toplum önleyememiştir. Dünyada hemen her toplum bunlarla mücadele yerine satışından vergi alma veya fahişeliği meslek kabul ederek genelevler açıp denetleme yoluna gitmiştir. Bu denetleme kısmı biz doktorlarda daha sıktır! Bu yüzyılda ise diğer bir uyuşturucu madde olan esrarla mücadeleyle  bir türlü baş edemeyen devletler, aynı tütün ve alkol gibi onu da serbest bırakmaya başlamışlardır.

Peki, tütünün başta kalp olmak üzere tüm damarları tıkadığını, akciğerleri harap ettiğini, akciğer, gırtlak ve mesane kanserlerini arttırdığını bilmemize ve bu hastalıkların sağlık harcamalarında devasa oranlara ulaştığını devletin bilmesine rağmen neden her yerde serbestçe satılıyor? Şu an tüm dünyada hemen hepsi zararlarını bildiği halde sigara içmeye devam eden 1 milyar insan var. Gel de yasakla! Yasakladığınızda kaçak yollarla elde edilecek, devlet ne yapsa engelleyemeyecek ve üstüne vergi gelirinden olacak. Ayrıca tütün sektöründen yüzbinlerce aile geçimini sağlıyor. Yasaklama durumunda bu insanlar da işsiz kalacak.

Alkol bir diğer sorun. Kullanımı insanlık tarihi kadar eskilere gidiyor. Vücuda zararları malum. Alkole bağlı siroz şu an dünyada en sık görülen karaciğer yetmezliği nedenidir. Üstüne alkollüyken araç kullananlar trafik kazası yaparak her yıl binlerce ölüme yol açıyorlar. Alkol ayrıca beyinde kalıcı hasar oluşturuyor. Tütün gibi şiddetli bağımlılık yapıyor. Alkolizm çağımızın önemli sorunlarından biridir. Yasaklarsanız önlemeniz mümkün değil, o zaman evlerde kaçak üretiliyor ve kaçak alkol daha da ölümcül. Aynı tütün gibi devletin önemli derecede sağlık harcamasına yol açıyor ama yasaklanamıyor, bunun yerine tütün gibi vergilendirilip çeşit çeşit alkollü içecek reyonlarda hazır vaziyette alınmayı bekliyor. 

Tahminimce önümüzdeki elli yıla varmaz, esrar da alkol ve tütün gibi baş edilemeyen, önlenemeyen ve sonunda kontrol ve vergi altına alınan bir uyuşturucu olarak serbestleşecek. Şu an birçok devlet buna başladı bile. Ülkemizde de esrar kullanıcısı yüzbinlerce insan var ve devlet satıcısıyla da alıcısıyla da hapis cezasına rağmen bir türlü baş edemiyor. 

Özetle IV. Murat´ın ölüm cezaları bile kimseyi bildiğinden vazgeçirmemiş. Tütün ve alkolde teslim olunduğu gibi şimdi esrar için bile verilen cezalar padişahın cezasının yanında cazip kalıyor. Diyeceğim şu ki, insanoğlu (hepsi değil tabi) hayatın yükleri ve stresinden kaçış yollarını binlerce yıldır hep aramış, sonunda bunu tütünde, alkolde, esrarda, haşhaşta vs. bir şeylerde bulmuş. Ve bu arayışta bulduklarıyla kendinde bir rahatlama hissetmiş, sağlığındaki olası bozulmalara da aldırmamış çünkü o anı kurtarmak veya o anı yaşamak gelecekteki risklerden daha ağır basmış. Komuta merkezi beyin şu emri veriyor, beni hemen rahatlat yoksa bu stresimle diğer organlarını iflas ettireceğim. Bağımlı beyin kalbe de, ciğerlere de, damarlara da hükmediyor, o garibim organlar ancak zararları görünce son çığlıklarını atıyor. 

Bağımlı beyinlere ne cezalar ne yasaklar engel olabiliyor. Tıbben şunu biliyoruz ki, ruhsal hastalıklara meyilli ya da ruhsal hastalıktan mustarip insanlar madde bağımlılığına daha yatkın oluyor. Birçok insanın hiçbir bağımlılığı olmaması kısmen bunlara kısmen sağlam genlere bağlı. Ruhsal yönden kötü bir genetik miras, mesela depresyon genlerini ebeveynlerden almak, annenin mutsuz ve kötü beslenmeyle geçen gebeliği, boşanmış parçalanmış evlilikler, sonrasında ise kötü ve sağlıksız bir çevrede büyümek, madde bağımlılığı için olumsuz risk faktörlerini oluşturuyor. 

Tüm bunlara tarafsız baktığınızda bağımlının aslında masum bir kurban olduğunu görürsünüz. Birçok faktör bir araya gelip beynini hasarlandırmıştır. Hasarlı beyin çareyi dışarda bir şeylerde aramaya başlıyor. Hor görme garibi bir derdi vardır! Der Orhan baba. Yine de tüm olumsuz faktörlere rağmen devletin de, sağlık çalışanlarının da bağımlılıkla savaşmada üzerine düşeni yapması, kurtarabildiğini kurtarması gerekliliğini vurgulayalım.

Bu konuda hala anlamadığım ve tıbben açıklayamadığım bir durum var, mesela Abdi eniştem ve Bekir amcam günde dört paket gibi ağır sigara içicileriyken, ikisi de bir sabah kalkıyorlar, bir tiksinti geldi deyip şak diye yılların bağımlılığını kesip atabiliyorlar. Bunu sigarayı aniden bırakan birçok kişiden duymuşumdur. Galiba rüyalarına IV. Murat giriyor, gürzüyle kafalarına ağır bir darbe indiriyor, uyanınca da o korkuyla bir daha sigaraya yaklaşmıyorlar...

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

ŞANS OYUNLARI

On Numara
Şans Topu
Sayısal Loto
Süper Loto